Yapı Kredi Plaza, Levent İstanbul
+905426086544

Birinci veya İkinci Haciz İhbarnamesine Gerçeğe Aykırı İtiraz

Birinci veya İkinci Haciz İhbarnamesine Gerçeğe Aykırı İtiraz

1. Giriş

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (“İİK”) 89 uncu maddesinde yürütülmekte olan icra takibinde borçlu tarafın üçüncü şahısta bulunan ve kıymetli evraka bağlı olmayan alacakları ile menkul mallarının veya sair talep haklarının nasıl haczedileceği düzenlenir.

Borçlunun üçüncü şahıstaki alacağını haczeden icra dairesi bu haczi üçüncü şahsa ihbarname ile bildirir ve üçüncü şahsa beyanda bulunması için 7 günlük bir süre verir. Bu süre içerisinde üçüncü şahıs para ya da malı ödeyebilir veya teslim edebilir. Üçüncü şahıs kendisinde borçlunun bir alacağının veya malının bulunmadığı itirazında bulunabileceği gibi ihbarnameye karşı sessiz kalabilir. Üçüncü şahsın ihbarnameye karşı sessiz kalması durumunda yine 7 günlük bir itiraz süresi içeren ikinci haciz ihbarnamesi gönderilerektir.

Bu yazımızda haciz ihbarnamesine cevap verilmesi işleminin gerçeğe aykırı olması durumunda bunun hukuki ve cezai sorumluluğunu ve üçüncü şahsın gerçeğe aykırı beyanına karşı alacaklının izleyebileceği hukuki yolları inceledik.

2. Üçüncü Şahıstaki Alacağın Haczi Usulü ve Üçüncü Şahsın İtiraz Hakkı

2.1. Üçüncü Şahıstaki Alacağın Haczi Usulü

Kesinleşen bir icra takibinde icra dairesi borçlunun üçüncü şahıslarda bulunan alacak, mal ve haklarını haczedebilir. Borçlunun üçüncü şahıstaki alacağı mevcut bir alacak olabileceği gibi müstakbel bir alacak da olabilir. Müstakbel alacaklardan şarta bağlı alacakların haczi de mümkündür. Ancak şart gerçekleşmedikçe haczin hüküm ve sonuçlarını doğurması mümkün olmayacaktır zira bu alacakların doğması şarta bağlıdır.

Genel kabul edilen görüş haczin icra müdürlüğü kararı ile gerçekleştiği ve icra dairesi tarafından üçüncü şahsa yapılan bildirimin bir tedbir niteliğinde olduğudur. Bu kapsamda haczi tatbik eden icra müdürlüğü haczi üçüncü şahsa; borcunu icra dairesine ödemesini, elindeki taşınır malı icra dairesine teslim etmesini 7 günlük itiraz süresini de içeren bir ihbarname ile İİK 89 / 1 hükmü uyarınca bildirir. Uygulamada bu bildirim kanunun ilgili hükmünden hareketle 89 / 1 Haciz İhbarnamesi olarak isimlendirilmiş ve genel kabul görmüştür.

Üçüncü şahıs 89 / 1 Haciz İhbarnamesine 7 gün içerisinde itiraz etmez ise haczedilen alacak, mal veya haklar üçüncü şahıs yeddinde kabul edilerek yine 7 günlük bir itiraz süresini içeren ikinci bir ihbarname gönderilir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa on beş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur.

2.2. Üçüncü Şahsın İtiraz Hakkı

Birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerini alan üçüncü şahsın borçluya ödemesi gereken bir alacak, hak bulunmuyorsa veya elinde borçluya ilişkin bir taşınır mal yoksa yasal süresi içerisinde bu ihbarnamelere karşı itiraz edebilir.

3. Şahsın birinci veya ikinci haciz ihbarnamesine yasal süresi içinde itiraz etmesi halinde artık kendisine ihbarname gönderilmez. Haciz ihbarnamelerine yapılan itiraz hukuki sonuçları açısından tıpkı ödeme emrine itiraz gibidir.

3. Alacaklının Haksız İtiraza Karşı Hakları Üçüncü Şahsın İtiraz Hakkı

Haciz ihbarnamelerine yapılan itirazın gerçeğe aykırı olması halinde alacaklı bu itiraza karşı icra mahkemesinde dava açabilir. Buna göre İİK 89 / 4 uyarınca “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın 338 inci maddenin 1 inci fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkûm edilmesini isteyebilir. İcra mahkemesi, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder.”

Şu hâlde alacaklının açacağı davada, üçüncü şahsın beyanının aksini ispat etmesi gerekmektedir. İspat yükü alacaklıdadır. Bu davada davacı / alacaklı, davalı ise gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu iddia edilen üçüncü şahıs olacaktır. Alacaklı icra inkâr tazminatı ve cezalandırma talep ederek söz konusu davayı açabilir. İcra ceza hâkimi davayı hem hukuk hem ceza hâkimi sıfatıyla inceler.

3. şahsın beyanının gerçeğe aykırı olduğunun tespiti halinde üçüncü şahıs aleyhine tazminata hükmedilir. Alacaklının, davalı üçüncü kişiden isteyebileceği tazminat miktarı, haciz ihbarnamesinde istenen miktarla sınırlı olup, üçüncü kişinin takip borçlusuna borcunun daha az olması halinde ise tazminat miktarı en fazla icra takibine konu borç kadar olabilecektir. İİK’nin 89 / 4. maddesinde öngörülen tazminat, üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanından kaynaklanan, haksız fiile dayalı bir taleptir. Talep edilecek olan ve hükmedilecek tazminat miktarı haciz ihbarnamesinde istenen miktarı aşamaz.

Nitekim bu hususu Yüksek Mahkeme bir kararında “üçüncü kişinin takip borçlusuna daha az borçlu olduğu tespit edilmişse tazminat bu miktar kadardır.” (T.C. YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ. 2006 / 19147 K. 2006 / 22468 T. 28.11.2006) diyerek belirtmiştir.

Eğer alacaklı taraf talep etmişse gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilen üçüncü kişi 3 aydan 1 yıla kadar cezalandırılır. Ancak burada önemli olan husus; şayet 3. Şahıs tüzel kişilik ise 338 uyarınca cezalandırılması 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 20 inci maddesi uyarınca mümkün olmayacaktır. Nitekim ilgili maddenin ikinci fıkrası uyarınca “Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.” Bu itibarla tüzel kişiler suç faili sayılmamakta (TCK m.20), sadece özel hukuk tüzel kişilerine bazı suçlar dolayısıyla güvenlik tedbiri uygulanması öngörülmektedir (TCK m.60). Özel hukuk tüzel kişisi olan anonim, limitet, kolektif ve komandit şirketler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması söz konusu olabilir ancak herhalde üçüncü şahsın cezalandırılması için gerçek kişi olması gerektiğinden burada cezalandırılacak olan haciz ihbarnamesine gerçeğe aykırı cevap veren kişilerdir. Bu kişiler İİK 338’nun “Bu Kanuna göre istenen beyanı, hakikate aykırı surette yapan kimse, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü uyarınca cezalandırılacaktır. 

Tüm bunların yanı sıra alacaklının alacak davası açma hakkı da mevcuttur. Buna göre;

Takip alacaklısı 89 / 4 uyarınca “icra dairesinden” takip borçlusunun üçüncü şahıstaki alacağını İİK 120 / 2 uyarınca kendisine devredilmesi isteyerek, icra dairesinden alacağı bir yetki belgesi ile genel mahkemede üçüncü şahsa karşı alacak davası açabilir. Burada yürütülecek yargılama genel mahkemede alacak davası olarak yürütülecek olup neticede hükmedilen hüküm kesin hüküm teşkil edecektir.

Davacı alacaklının bu davayı açmaktaki menfaati ise icra mahkemesinde açılan dava sonucunda mahkemece ortaya konacak olan hüküm gerçeğe aykırı beyanın varlığını ortaya koyarak tazminat ve cezalandırma hükmünü içerecektir, oysa alacaklının açacağı bu alacak davası müspet tespit davası niteliğinde alacak davası olacak ve tespit hükmünü içerecektir. Şu hâlde alacaklının üçüncü kişideki alacağını kesin olacak şekilde tespiti ile ardından ilamlı icra yoluna başvurabilmesi için işbu alacak davasını açması hakkı her zaman mevcuttur.

4. Sonuç

Nihai olarak, 89 / 1 veya 89 / 2 ihbarnamesine cevap veren üçüncü şahsın gerçeğe aykırı beyanından dolayı alacağını tahsil noktasında tatmin olamayan alacaklı bakımından gerçeğe aykırı beyanda bulunan üçüncü kişiye karşı İcra Mahkemesinde hem tazminat talepli hem de cezalandırma talepli dava açılması mümkündür. Dava, ceza talepli açılırsa icra ceza hâkimi davayı hem hukuk hem ceza hâkimi sıfatıyla görebilecektir, bu dava neticesinde hukuk yargılaması bakımından alacak miktarı ile sınırlı olmak şartı ile tazminata hükmedilecektir ve alacaklı alacağını tahsil noktasında tatmin olacaktır. Ancak burada hükmedilen hüküm maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceğinden dolayı alacaklının genel mahkemelerde müspet tespit davası niteliğinde alacak davası açabilmesi imkânı da herhalde vardır.

Izzet-Gurler-N

İzzet Gürler

Avukat, LLM

[email protected]