Anonim Şirketin Haklı Nedenlerle Feshi
Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 531. maddesi ile Türk hukukuna giren anonim şirketin feshi daha önce hukukumuzda düzenlenmemekte olup bu maddeden önce de Yargıtay tarafından şirketin feshine ilişkin talepler hukuka aykırı olarak kabul etmekteydi. Şirket yönetiminde etkisi olmayan azınlık pay sahiplerine tanınan fesih hakkı ile birlikte azınlık pay sahiplerinin korunması ve azınlık ve çoğunluk pay sahipleri arasındaki güç dengesi korunmak istenmiştir.
Bu dava hakkı, anonim ortaklıkta çoğunluğun gücünü sürekli olarak kötüye kullanması sonucunda azınlık pay sahiplerinin haklarının ihlal edildiği ve azınlığın ihlali gidermek üzere yasa veya esas sözleşme gereğince başvurabileceği hukuki yol bulunmadığı veya sonuç alınmadığı hallerde, azınlık pay sahiplerinin menfaatleri yönünden hukuki güvenliği sağlama işlevine sahiptir. Ancak, bu kötüye kullanılma eyleminin gerçekleşmesi ve devamlılık arz etmesi gerekmektedir[1].
Anonim şirketin feshinin kaynağının ortaklar ve/veya ortakla şirket arasındaki ilişkinin çekilmez hale gelmesi veya ortak aleyhine menfaat dengesinin bozulması sonucunda haklı nedenle fesih kavramı olduğu da ileri sürülmektedir[2].
1. Kimler Haklı Nedenl Fesih Davası Açabilir?
TTK 531 maddesi uyarınca, anonim şirketin feshini halka kapalı şirketlerde sermayenin en az onda birini; halka açık şirketlerde ise yirmide birini temsil eden pay sahipleri talep edebilecektir. Böylelikle, anonim şirketin feshini talep etme bir azınlık hakkı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu oranların ana sözleşme ile düşürülebileceği ise doktrinde tartışmalıdır. Bir görüş, bu oranların düşürülebileceğini savunmaktayken diğer görüş ise kanunda açıkça düzenlenmemesi nedeniyle, bu oranın düşürülemeyeceğini savunmaktadır[3].
Maddede sayılı olan oranlara tek bir ortağın sahip olması gerekmemekte olup birden çok ortağın bir blok halinde maddede sayılı oran şartını sağlaması mümkün olabilecektir[4]. Başka bir deyişle, birden çok ortak bir araya gelerek oran şartını sağlayarak dava açma hakkını kullanabilir.
Doktrin ve İsviçre Federal Mahkemesi, davacı(lar)ın sadece dava açıldığı tarihte sermayenin en az %10 veya %20’sine sahip olmalarını değil, haklı sebebin ortaya çıktığı anda ve dava süresince de bu sermaye oranlarının korunması gerektiği haklı olarak vurgulanmaktadır[5].
2. Hangi Hallerde Fesih Davası Açılabilir?
TTK 531’de anonim şirketin feshinin ancak haklı sebeplerin varlığı halinde talep edilebileceği düzenlenmiştir. Ancak, maddede haklı sebebin ne olduğu tanımlanmamış ve haklı sebep için örnek verilmemiştir. Bu nedenle de haklı sebep teşkil edecek hallerin tespit edilmesi Yargıtay ve içtihatlarına ve doktrine bırakılmıştır. Şüphesiz ki hâkim somut olaydaki şartları değerlendirerek şirketin feshi için haklı nedenlerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini tespit edecektir[6].
Doktrinde haklı sebeplere örnek olarak şirketin çoğunluk pay sahibi tarafından kötü yönetilmesi sebebiyle mali sıkıntı içinde bulunması, şirket kasasının sistematik biçimde boşaltılması, mali açıdan hiçbir geçerli sebep bulunmamasına rağmen en az 3-4 yıl boyunca kâr payı dağıtılmaması, azınlık pay sahiplerinin haklarının sistematik bir şekilde ve sürekli olarak kısıtlanması[7].
Anonim şirketler, çoğunluk anlayışına göre yönetilen şirketler olmaları nedeniyle ortaklar arasındaki görüş ayrılıklarının, genel kurulda alınan karar olumsuz oy verme gibi hallerin haklı sebep olarak kabul edilmemesi gerekmektedir. Burada sebebin haklılığının tespitinde anonim şirketin yapısına ters düşmemekle birlikte ortak için ortaklık ilişkisinin artık çekilmez hale gelmesidir[8].
Yargıtay bir kararında[9], şirketin faaliyet konularını gerçekleştirmeye yarar bir kısım taşınmazların elden çıkarılmasını, uzun süredir gayri faal durumda olmasını ve ortaklar arasındaki devam eden davaların şirketin aile şirketi olması nedeniyle haklı sebep olarak kabul etmiştir.
Bununla birlikte, ana sözleşme ve ortaklar sözleşmesinde sınırlayıcı olmamakla birlikte haklı neden belirlenmesi halinde bu nedenin gerçekleşmesi ile birlikte nedenin haklı olup olmadığı incelenmeksizin şirketin feshine karar verilmesi gerektiği de savunulmaktadır[10].
Haklı sebebin varlığı kadar haklı sebebin ne zaman ortaya çıktığı da önemlidir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulanma Şekli Hakkında Kanun’un 2/1 hükmü uyarınca, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce, 1 Temmuz 2012’den önce, meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanacaktır. Bu nedenle, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşen haller TTK 531 anlamında haklı sebep teşkil etmeyecektir. Bununla birlikte, TTK yürürlüğe girmeden önce ortaya çıkan ancak TTK döneminde devam eden ve bir bütün teşkil eden hallerin TTK 531 anlamında haklı sebebin tespit edilmesinde dikkate alınacağı kabul edilmektedir[11].
Her ne kadar, TTK 531’de dava açma süresi düzenlenmemiş olmakla birlikte Medeni Kanun m.2 gereğince davanın haklı sebebin ortaya çıkmasından itibaren makul bir süre içerisinde açılması gerekmektedir. Bu nedenle, TTK’nın yürürlüğe girmeden önce ortaya çıkan ancak TTK döneminde devam eden ve bir bütün teşkil eden hallerin haklı sebep gösterildiği fesih davalarında hâkim tarafından haklı sebebin ortaya çıkmasından sonra makul süre içerisinde davanın açılıp açılmadığının da tespit edilmesi gerekmektedir, aksi takdirde hâkim tarafından davanın reddi kararı verilmelidir.
3. Haklı Nedenle Fesih Davasında Alternatif Çözümler Mevcut Mudur?
TTK 531’in ikinci cümlesi uyarınca, hâkim haklı sebeplerin varlığı halinde fesih yerine davacı pay sahiplerinin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilecektir.
Böylelikle, hâkim haklı sebeplerin varlığı halinde takdirine uygun olarak fesih yerine duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka bir çözüme karar verebilecektir, hâkimin feshe karar verme zorunluğu söz konusu değildir. Her ne kadar hükmün lafzından hâkimin alternatif çözüme karar verilmesinde takdir yetkisi varmış gibi anlaşılsa da hâkim eğer duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüm mevcutsa buna karar vermek zorundadır. Şirketin feshine diğer alternatif çözümlerin duruma uygun düşmemesi halinde, yani son çare (ultima ratio) olarak karar verilmesi gerekmektedir[12].
Hâkimin buradaki takdir yetkisi iki şekilde anlaşılmalıdır. Birincisi; hâkimin taleple bağlı olmayarak dilekçede alternatif çözüm talep edilmese bile alternatif çözüme karar vermesidir. İkincisi ise; hâkimin alternatif çözümün ne olacağının belirlenmesindeki takdir yetkisidir. Hükümde yer alan pay değerinin ödenerek davacı pay sahibinin ortaklıktan çıkarılması örnek niteliğinde düzenlenmiş olup hâkim somut duruma uygun ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilecektir.
Hükümde düzenlenen örnek çözümün yanı sıra alternatif çözümlere doktrinde; kâr payı dağıtılmasına karar verilmesi, yönetim kurulu veya genel kurulu kararının geçersizliğine karar verilmesi, şirketin bölünmesine karar verilmesi gösterilmektedir[13].
[1] Şahin, Ayşe: Anonim Ortaklıkta Haklı Sebeple Fesih Hakkı, İstanbul 2013, s. 51. Erdem Nuri: 6102 Sayılı Yeni TTK Hükümlerine Göre Anonim Ortaklığın Haklı Sebepler Feshi, İstanbul 2012, s. 113 vd.
[2] Sumer Ayşe: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısında Anonim Ortaklıkların Haklı Nedenle Feshi”, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, XXVIII, İstanbul 2010, s. 172 vd.
[3] Nomer Ertan, Füsun: “Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi Davası TTK m.531 Üzerine Düşünceler”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, LXXIII, İstanbul 2015, s. 423-424, Ayoğlu, Tolga: “Anonim Ortaklıkların Haklı Nedenle Feshi”, GSÜHFD, Prof. Dr. Oğuz İmregün’e Saygı Sempozyumu, 2013/2, İstanbul 2015, s. 222.
[4] Ayoğlu, s. 222.
[5] Nomer Ertan, s. 424.
[6] Çağlar, Hayrettin/Kaşak Esra: “Anonim Şirketin Haklı Nedenle Feshine İlişkin TTK m. 531 Hükmünün Zaman Bakımından Uygulanması”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 65 (3), Ankara 2016, s. 663, Nomer Ertan, s. 425, Ayoğlu, s. 226.
[7] Nomer Ertan, s. 427.
[8] Nomer Ertan, s.427. Çağlar/Kaşak, s. 663-664.
[9] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2014/3669, K. 2014/10238, T. 2.6.2014 (Kazancı Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası, Erişim Tarihi: 15.5.2017).
[10] Ayoğlu, s. 226 ve 231 vd.
[11] Şahin, s. 50.
[12] Nomer Ertan, s. 428-429, Ayoğlu, s. 237 vd., Çağlar/Kaşak, s. 664 vd.
[13] Nomer Ertan, s. 432 vd., Ayoğlu, s. 245 vd., Çağlar/Kaşak, s. 666.